BÜTÜN ZAMANLARIN YABANCISI/ XXIX. BEN HÜZÜN

XXIX. BEN HÜZÜN

Sözü edilsin isteniyor bunun surda burada; gün ortasında
dudaklar kurumuş, bir beklenti sarmış her şey; cayır cayır. Sözü
edilsin isteniyor ılık bir soluk gibi: Havuz başında salkım söğüt.
Sözü edilsin isteniyor şarap içerken, yokuş çıkarken, gül dererken
kuytularda: Salkım söğütte serçe seli.
Sözü edilsin isteniyor şiirli bir gecenin şafak oturunca ortasına;
aşk sofrasında çığlık çığlık: Serçe seli, karıştırdıkça yeniden tutu-
şan ateş.
Sözü edilsin isteniyor ölümden önce yaşamdan sonra, kelebek
avında, henüz karartmadan güneşi kara bulutlar cangılda:
Serçe seli, dili çözülüyor ipi kesilince uçurtmanın.
Sözü edilsin isteniyor bir kızın kadın olduğu anda ve sözün
uçurtmanın kanadına takılıp yittiği ve belli belirsiz bir çığlık için
aralandığı dudakların: Uçurtma serçelere yoldaş.
Diyelim ki edildi sözü, yetim bildi yetimliğini, eriştiğini sandığı
anda.
Salkım söğüt ılık ve nemli, serçeler kıvılcımlardan yorgun.
Diyelim ki edildi, kılıç kalktı gündemden, bir düşülke sulara
gömüldü; bulandı ırmak, yenildi matador: Serçe gagalarından
günEş damlıyor.
Diyelim ki edildi sözü, ama dönüş yok; bir kez çıkıldı siperden
çünkü, - artık ne hayat eski hayat ne ölüm eski: Gündemde bir
ihtilal, serçe ihtilali.
Sözü edibin isteniyor, ama paravan bir ömür bu; çünkü herkes
kupa ası: Havuz basında salkım söğüt havuzun içinde yanılsama.
Örümcek bağlamış öykülere bel bağlamıştık ne güzel; sonra dile
taşıdık aşkı ve yok ettik, abra kadabra...
Serçe seli elde bir, havuz iç bükey ayna
Dilinde tüy biter ara sıra okşanmazsa
Havuz başında çit çit çitlembik
Havuz tere kokar, serçe ıtır imbik

Bir şey vardı, meyhane meyhane kokardı; yüreklerin satır
aralarından sızardı. Tuhaf bir şeydi, serçe seli gibi sabahları
zonklayan bir beyinle yaşanırdı ve sözü edilmezdi gün boyu:
Havuz başı, söğüt ağacı, serçe seli.
Ah, bilmiyorsunuz bu bir cehennem, sözünü etmeye değmez;
etsem de... insan yüreğinden damlayan sakız, pişmanlıkları
Âdem'le Havva'nın. Âdem serçe seli, Havva havuz başında
söğüt ağacı; ah ara sıra beni Şeytan aldatır, gündüz gözüne.
Evet, edilsin sözü bir kez, ama neye yarar; Havuz karardı, söğüt
ağacı inkârcı, serçe boğuldu kendi selinde; edilsin ama, neye
yarar: "O" derler bize, ama biz ‘O' değiliz. Sıcağız, henüz
yorumlanmamışız, bedenimizin çıkmaz sokaklarında kokusuz
güller yetiştiririz. Yitik bir kıta gibiyiz, cennetle cehennemin
ortasında cehenneme yakın: Biz 'O' değiliz.
Serçe seliyiz, dilsiz, kimliksiz, kendi göğüne yabancı
Serçe seliyiz, bir şeyiz gelincik tarlasında, bir sancı
işte ettik sözünü iki reklam arasında.
Ben hüzün.

Havuz başında salkım söğüt
Salkım söğütte serçe seli
Serçe seli, karıştırdıkça yeniden tutuşan ateş
Serçe seli, dili çözülüyor ipi kesilince uçurtmanın
Uçurtma serçelere yoldaş
Salkım söğüt ılık ve nemli, serçeler kıvılcımlardan yorgun
Serçe gagalarından güneş damlıyor
Gündemde bir ihtilal, serçe ihtilali
Havuz başında salkım söğüt, havuzun içinde yanılsama
Serçe seli elde bir, havuz içbükey ayna
Dilinde tüy biter ara sıra okşanmazsa
Havuz basında çit çit çitlembik
Havuz tere kokar, serçe ıtır imbik
Havuz başı, söğüt ağacı, serçe seli
Âdem serçe seli. Havva havuz başında söğüt ağacı
Ah, ara sıra beni Şeytan aldatır, gündüz gözüne!
Havuz karardı, söğüt ağacı inkârcı,
Serçe boğuldu kendi selinde
Serçe seliyiz, dilsiz, kimliksiz, kendi göğüne yabancı
Serçe seliyiz, bir şeyiz gelincik tarlasında, bir sancı
Havuz başında salkım söğüt
Salkım söğütte serçe seli

Yorumlar

İzleyici Neye Bakıyor?