BÜTÜN ZAMANLARIN YABANCISI/ XXV. BEN TUTUNMASIZ

XXV. BEN TUTUNMASIZ

Kalın öpüşleri kentin,
Eprimiş zamanlarda öten yitik horoz,
Erken açan erik çiçeklerine asit,
Her ölümde Mevlana duasıyla kendini kandıran.
Yüzünün karanlık kitabında
Eski bir düğümü çözüyor hayat.
Bir tilmizin haykırışı nedir ki!
Günden güne ilik nakli,
Dudaktan dudağa çöl rüzgârları.

Kalın öpüşleri kentin,
Sus işte Yusuf,
Herkes herkese paralel.
Bir bir tükeniyor soyumuz söylence kuşları gibi.
Haylaz atlar çoktan yitti ufukta.
Bütün zamanlar buzdan gece, suyumuz kirlendikçe.
Delinin gücü kuşuna yetiyor, damarları mor mor;
Kızıl bir bayrak dalgalandırıyor
Yasak olan her yerde.


Kutlu olsun sivilliğin ey büyük asker!
Tarih tozu biriktiren vitrinler birer karadelik.
Sözümün kurnaz çeliği avlamasın seni:
Baykuşlar yürek atışlarıyla ilgilenmez.
Ama hey, boyun eğ!
Boyun eğ kara simgelerime!
Ceset çocukların kırçık bedeninde
Derin ve yumuşak bir uyku bekliyor seni.
Boyun eğ, boyun eğ!
Kutlu olsun sivilliğin ey büyük asker!




Kalın öpüşleri kentin!
Kapıları çarpıp çarpıp çıkan tarih öğrencileri
Can simidi gibi sarılıyor ateşin felsefesine.
Ve beyaz karıncaların feriştahı
Ekmek banıyor felsefenin suyuna.
Ey bir köşede yutkunup duran renkli camlar!
Akıldan akıla kurulan köprü ne kadar çürük!
Dozu kaçmış unutkanlık
Kanın keçilerini tutuşturuyor.
Çağın büyük sezgisi ata yurdunda mülteci



Kalın öpüşleri kentin,
Tuzuyla yaralar onuşturan İstanbul.
'Geyikli Gece'nin Kutup Yıldızı söndü.
Sözün ta içine içine aktı karanlıkların milini taşıyan su.
Bir beşik sallanıp durdu, yeni çağın cini.
Yeniden dizilip basıldı gece kuşları, ayrımsanmadan.
Haliç'in fatihi, sidiğin Beyoğlu'su
Kirli elyazısı, kız kardeşi Kasımpaşa'nın.
Yaralarında oluşan kurtların gece bekçisiyim ben.
Hüznün bulunmaz kumaşı apış aranda.
Ve hızlı hızlı solumalarla çarpık gülümseme.
Çizilmiş kestanelerden sızan akkor
Ve duman altındaki her kanlı ısırık.

Kalın öpüşleri kentin,
Cismin yakışıklı cesareti ölürken de.
Sudan ağır sudan hafif çocuk ruhu
Her an her yerde sobelenmeye hazır.
Mahyalarla donanmış,
Afyonla zımparalanmış ince duyarlık
Keçiboynuzu gibi sırıtan ele geçmez duyarlık,
O damağınızdaki ham elma tadı
Dalgın ve gözükara bir bakireyi her ısırdığınızda.
Dikenlerinden soyulduğu için, için için sızlayan gül dalı.
Gül dalı; klitoris üstüne karaborsa
Ve trajik amcıl rekabeti anamalın, yani
Büyülü hiç, kiçin coşumcu tarihi
Ve sözüm ona arabesk soğan zarı.
Ey kapalı gişe oynayan belsuyu operası,
Dikensiz gül dalı, amorf beklentilerin.

Kapkalın öpüşleri kentin,
İmitasyon gözlükleriyle güneşin reklamcı çocukları
Ve dehanın pazarı dahanın sınırında.
Yorgun çocukları devrimin şarkılar, marşlar, şiirler...
Hüzünlü çöpadamlar resmediyor
Nasılsa bir gün yıkılacak duvarlara.
Ardından sokak çocuklarının aryası ping pong topu gibi
Baykuşlar yürek atışlarıyla ilgilenmez malum.
Malum, saatler artık Çin'i vurmuyor; pirinç hormonlu.
Ama bir deli çıkar opera sahnesine
Mor damarlı kızıl bayrağı elinde.
Primadonna, ah yağlı primadonna!
Ben tutunmasız.

Yorumlar

İzleyici Neye Bakıyor?