BÜTÜN ZAMANLARIN YABANCISI/ XXIII. BEN UMUTSUZ

XXIII. BEN UMUTSUZ

O gün mü bugün, herkes herkesten kaçıyor, herkes kendinden.
Ben dayanamıyorum bu ıssızlığa, kırılıp dökülen dalgalarda duy-
gu leşleri.
Aslı nerede Kerem nerede, Köroğlu nerede Ayvaz nerede? Ben
seçilmedim ki, seçilen nerede?
Bugün o gün mü, dudaklarımda ölüm mangaları; dilim azapta.
Ben deften soldan verilmiş, şefaat ey Yunus! Son direnme noktası
insanın.
Bütün ayrıntılar yitiyor, flulaşıyor hayat; kekeme bir dil kuşatıyor
her şiiri.
Yok tanrı kurtardı İsmail’i, biz kurban ettik aklı şu öncesi, bu
sonrası.
Hiçbir tanrı başaramamıştı; ah, içten yıktı bizi paratanrı!
Bu ne acayip bilmece, bu yol buradan nereye gece gece?
Kimse dinlemiyor artık ırmağın türküsünü biliniyor diye; ah bu
kükürt çağı, bilinmeyen ne kaldı?!
Dinlenmeyen Davut kırma öyle boynunu: Tarih Nuh'un
gemileriyle dolu...
Ateşle sınandı su, boynunda diş izleri, yanağında gül. O,
çöllerde kral olan, Musa'nın yaşlı imgesi. Su histir Davut, usla
sınandı; su durdukça...
Yok kurallar koyan, bak bu su saati, bu kum. Bir yerlerde izi
kalmışsa aşkın...
Başını bir gün kaldırırsa bu çöplükten şiir... Umudum yok ama!
Yüreğimdeki çölün umutsuz Ortaasyalısı, korkusuzca ve yalnızc
kendini talan eden.

Ne diyordu hüznün komedyeni:
Dost bî- perva felek bî-rahm devrân bî-sükûn
Derd çok hem-derd yok düşman kavî tali' zebun

Saye-ı ümmîd zail âftâb-î şevk germ
Rütbe-î idbâr âli pâte-î tedbîr dû

Ben bî-ümmîd

Yorumlar

İzleyici Neye Bakıyor?